ÖNSÖZ
Ýçindekiler |
>>
Önsöz
Prof. Dr. Mehmet DerviÅŸ Manizade
Sayın Kongre Üyeleri, Sevgili Meslektaşlarım;
Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlarım. Yeni geçirdiğim ciddi bir rahatsızlığa ve 94 yaşıma rağmen, bugün aranızda bulunmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bana bu mutluluğu bahşeden tanrıya şükrederim.
Bu müstesna topluluğun verdiği heyecanla elde olmadan, 60 sene evvel Profesör Nissen'in ısrarlı daveti üzerine 1937 sonbaharında Cerrahpaşa'ya geldiğim ilk günleri bugün gibi hatırladım.
O zaman Cerrahpaşa'da 80 yataklı eski Cerrahi binası ile Prof. Dr. Neşet Ömer Hocanın Dahiliye kliniği ve Belediye ile ortak bir kaç poliklinikten başka bir şey mevcut değildi. Cerrahpaşa'nın bugünkü yerleştiği alanda o devirde sadece eski Osmanlı evleri ve Langa bostanları vardı. Modern cerrahiyi Türkiye'ye getiren Profesör Nissen'in kliniğinde bile düzenli bir arşiv ve hemşire okulundan mezun tek bir hemşire mevcut değildi. ilk iş olarak bu klinikte Mayo kliniği arşiv sistemini kurmuştum.
Binanın yetersizliği de anlaşıldığından Prof. Nissen'in hazırlatmış olduğu yeni Cerrahi binasının planlarına göre, Türkiye'de ilk modern, büyük Cerrahi binasının temeli Cerrahpaşa'da 1939 yılında atılmış ve 1946'da açılışı yapılmıştır. O tarihteki durumu 1976 yılında yayınladığım "65 yıllık Cerrahpaşa Hastanesi" adlı 86 sayfalık bir kitapçıkta özetlemiştim. Son olarak halefim Ortopedi ve travmatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Macit Üzel'in ilgisi ve Sayın Rektör Prof. Dr. Bülent Berkarda'nın tasvip ve desteği sayesinde yeni ilavelerle bu kitapçığın 300 küsur sayfalık 2. baskısı yayınlandı. Son geçirdiğim ağır rahatsızlığa rağmen, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tarihi diyebileceğimiz bu kitabın, ikinci genişletilmiş baskısını yayınlama imkanı bulduğumdan mutluyum.
Darülfünun ve Tıbbiyenin İstanbul'un Avrupa yakasına naklinden sonra kurulan İstanbul Üniversitesi nin bünyesinde Türkiye'de tek bir Tıp fakültesi mevcuttu. Sonraları bu Fakültenin gayret ve çalışmaları ile önce Ankara ve daha sonra İzmir ve Bursa'da Tıp Fakülteleri doğmuştur. Bütün bunları hatırlamanın bahtiyarlığını da bugün gönlümde duyuyorum.
Açılış konuşmasında sözü uzatmayacağım fakat bu münasebetle yaşadığım iki anımı dile getirmeme müsaadenizi rica edeceğim.
Doktor olma ve öğretmen olma gayeme ulaşabildiğim içi mutluyum. Doktorluk muhakkak ki çok külfetli ve uzun bir çalışma ve yetişme devri gerektiren bir meslektir. Buna karşılık kazanılan maddi değerler, bu külfetli mesleğin hiçbir zaman karşılığı değildir. Fakat manevi zevkin değeri çok üstündür. Bu düşünce ile 38 senelik hocalık hayatımda, her sene klinik sömestr derslerine ilk başlayan öğrencilerime bunu şu sözlerle anlatıyordum;
"Arkadaşlar! Eğer bu mesleğe zengin olmak için girmişseniz hemen vazgeçip Yüksek Ticaret Fakültesine kaydolun fakat, eğer bir hastanızın ızdırabını gidermek veya sakatlığını önlemek ve hayatını kurtarmanın manevi zevki sizin için her şeyin üstünde ise, Tıp yolunda çalışmalarınıza devam edin."
Son olarak Tıp gibi mukaddes bir meslekte hocalığın değerini de anlatan bir olayı burada kısaca dile getireceğim. 1972 yılında 62. maddeden çalışmalar için Amerika'da bulunduğum sırada, 14 Mart Tıp balosuna davet edilmiştim. Cerrahpaşa'da yetişen öğrencilerimden Amerika'da çalışmakta olan iki arkadaş beni eşimle beraber Saint Louis Hastanesi lojmanından alıp, iki saatlik mesafedeki Mississipi Otelindeki Tıp Balosuna götürmüşlerdi. Eşimle beraber Washington büyükelçimiz Sn. Melih ESENBEL ile o tarihte Birleşmiş Milletler büyükelçimiz Sn. Osman OLCAY ve New York başkonsolosumuz Sn. Sıtkı COŞKUN'un eşleri ile birlikte oturdukları şeref masasına bizi de oturtmuşlardı. Uzun bir zamandan beri beni görmeyen, Amerika'nın değişik kliniklerinde çalışmakta olan doktorlardan bazıları bizim masaya geliyorlardı. Arkadaşların heyecanına şahit olan büyükelçi Osman Olcay, hiç unutamadığım espritüel konuşmalarından birini yapmaktan kendini alamamış ve şeref masasının başında oturan Washington büyükelçimiz Sn. Melih Esenbel'e şöyle seslenmişti;
"Yahu Melih! Biz büyükelçi olduğumuzdan gerinip duruyoruz, elçi oldukta ne oldu? Doktor beyler Hocayı görünce dansı bırakıp bu tarafa geliyorlar, bize yandan çarklı bir selam verdikten sonra Hocanın kimi boynuna sarılıp, kimi elini öpüp sevinç gözyaşları ile Hocayı selamlıyorlar. Büyükelçilik yerine bu samimi muameleye layık olmak için hoca olmalıymışız."
Bu espritüel hikayeyi, hem doktorluğun hem de hoca olmanın bahtiyarlığını ifade ettiği için dile getirdim. Son olarak mesleğimiz ile ilgili bir batıl inançta;ı söz edeceğim. Her Tıp mensubunun, en çok ilgilendiği hastalığa uğrayacağı ve hatta bu yüzden hayatının sonlanacağı iddia edilir. Clermonte ve Breitner çok meşgul oldukları rektum kanserinden, Sr Reginald Watson-Jones'un collum femoris kırığından, Eselsbergin kata travmasından ölmüş olmaları bu iddiaya örnek olarak gösterilmektedir. Ekstremite rahatsızlıkları ile çok meşgul olduğum için, dizlerimin ızdırabını bu inanca bağlayarak teselli buluyorum. Buna da şükrediyorum.
Türkiye'de Ortopedi, Çocuk Cerrahisi ile birlikte çalışmaktaydı ve adı Ortopedi ve Çocuk Cerrahisiydi. Ben 60 sene önce Türkiye'ye geldiğimde uğraşı verdiğim Travmatoloji içinde İskelet Sistemi Travmatolojisini Cerrahpaşa'da geliştirmeye başlamıştım. 1959'da Amerika'da Ortopedi ve Travmatoloji ihtisasını bitirerek yurda dönen genç meslektaşım aynı zamanda Genel Cerrahi doçentliği sınavında bulunduğum Rıdvan Ege yurda dönmüştü. Hem Genel Cerrah hem de Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı olduğu için Rıdvan Ege büyük uğraşı vererek Çocuk Cerrahisinin Ortopediden ayrılmasına ve bu bilim dalı adının 1961'denberi Ortopedi ve Travmatoloji olmasını sağladı. 1966'da Eğridir'de yaptığı I. Ortopedi ve Travmatoloji Kongresinde benimde Kongre Onursal Başkanı olmamı rica etmişti. Türkiye'ye geldiğinden beri Türk Ortopedi ve Travmatolojisinin çağdaşlaşması, yaygınlaşması ve uluslararası alanlara yayılmasına yardım eden eski öğrencim Rıdvan Ege'nin gayretlerinin devamını dilerim.
Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür eder, Yurdumuzda Ortopedi ve Travmatolojinin bugün ki seviyeye erişmesinin temsilcileri olan sizleri toplu bir halde görmenin verdiği mutluluğu dile getirirken, hepinize candan saygı ve sevgi ile selamlar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.