V. MİLLİ TÜRK ORTOPEDİ ve TRAVMATOLOJİ KONGRE KİTABI

    PANEL 3: KAZALARDA İLK YARDIM

    << | Ýçindekiler | >>

    KAZA VE YARALANMALARDA REANİMASYON


    Prof. Dr. CEMAL ÖNER
    İ.Ü. Tıp Fak. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kürsüsü Profesörü

    Kaza ve yaralanmalarda kurtulma, şansı reanimasyon metotlarının acil bir şekilde uygulanabilmesine bağlıdır. Son yıllarda memleketimizde özellikle trafik kazalarının büyük artışlar göstermesine rağmen, tedavi olanaklarının bu oranda arttığı söylenemez. Yoğun bakım üniteleri de gerek sayı ve gerekse yatak kapasitesi yönünden gereksinmeleri karşılamaktan çok uzaktır.

    Travmaları aşağıdaki şekilde bölmek olanaklıdır.

    1 - Politravmatizm

    II - Bölgesel travmalar

    Kata travmaları

    Medulla travmaları

    Toraks travmaları

    Abdoman travmaları

    Büyük damar yırtıkları

    Visser yaralanmaları

    Etraf travmaları

    Önemli kırıklar

    Yanıklar

    Elektrik çarpmaları

    Suda boÄŸulmalar v.s.

    Travmalardan sonra reanimatörleri özellikle ilgilendiren başlıca hususlar şunlardır:

    - Solunum problemleri

    - Hipovolemik ÅŸoklar

    - Kalp durması

    - Komalar

    SOLUNUM PROBLEMLERİ

    Travmalarda görülen solunum yetersizliklerinin nedenleri:

    1 - Santral nedenler:

    Kafa travmalarında görüldüğü gibi solunum merkezlerini inhibe eden faktörler ön plandadır. Kafa - içi basıncı arttırarak solunum merkezlerini baskıda tutan hadiselerden kanamaları ve ödemi örnek olarak verebiliriz. Diğer önemli bir neden doku harabiyetidir.

    Vertebral kolunun özellikle servikal bölgede travmaya uğraması medulla spinalis'i etkileyerek toraks solunum adalelerinde paralizilar yapabilir bu takdirde de yaralı yeterince solunum yapamaz.

    2 - Periferik nedenler:

    Yaralının komaya girmesi ve korunma reflekslerinin kalkması nedeni ile üst solunum yolları dilin arkaya kayması, kusmuk, kan ve sekresyonla tıkanabilir.

    Toraks yaralanmaları da solunum yetersizliğine neden olur.

    Çok sayıda kot ve sternum kırığı, toraks duvarının plevra boşluğunu koruyamadığı yaralanmaları, Flail Chest'ler yaygın cilt altı anfizemleri,

    Plevra Epenşmanları (Hemotoraks, pnömotoraks v.d.

    Akciğer dokusunun veya hava yollarının yırtılmaları,

    Kalp yaralanmaları ve kalp tamponadı

    Santral veya, periferik nedenli bütün hipovantilasyonlar sonuçta Hipoksi ve beraberinde hiperkapniye neden olurlar. Genellikle arter kanında PO2 nin 60 Hg nin altına inmesi ve PCO 2 nin 60 mmHg nin üstüne çıkmasında hipoksi ve hiperkapniden bahsedilir. Hipokside solunum sino - aortik uyarım nedeni ile önce sıklaşır ve derinleşir, bunu asfiksiyel Gasps ve apne izler. Serebral korteks hipoksiye çok duyarlı olduğundan birkaç dakikalık solunum veya kalp durması sonucunda hücreler ölür. Orta beyin korteksten daha çok dirençlidir.

    Hipoliside kanda laktat, pirüvat, fosfat ve sülfatlar artar, bunu metabolik asidoz izler, Yaralıda ayrıca hiperkapniye bağlı olarak solunumsal asidoz meydana gelir.

    Hipoksi ilerlediği takdirde şuur bozulur, konvülsiyonları koma izler, pupillalar dilatedirler, Kornea ve ışık refleksi kaybolur.

    Tedavi:

    Ani solunum durması veya yetersizliği ile hastane dışı veya hastane koşullarında karşılaşılabilir. Yani böyle bir durumda elimizde suni solunum araçları ve oksijen vardır. Veya elimizde hiçbir araç olanağı yoktur. Fakat olanaksızlıklara rağmen de hipoksi önlenerek kalbin durması önlenmelidir. Eğer kalp de durmuşsa biyolojik ölüm kardio - respiratuar reanimasyonla önlenmelidir.

    Ağız - ağıza direkt suni solunum:

    Kurtarıcının ekspirasyon havasını, kurtarılacak olanın akciğerler vantilasyonunu sağlamak için, ağız - ağıza ensüflasyon yapmasıdır. Oksijenasyon kurtarıcının ekspirasyon havasındaki % 16 oranındaki oksijenden sağlanır.

    Kurtarılacak kişi sert bir yere arka üstü yatırılır.

    Omuzlarının altına çamaşır vs. konarak yükseltilir.

    - Ağız boşluğundaki kusmuk, kan ve sekresyon gibi yabancı maddeler bir respiratör aracılığı ile, yoksa bir mendil ve parmakla temizlenir.

    - Kurtarılacak kişinin başı ensesinden itibaren ekstansiyon haline getirilir.

    - Ağız açılır, alt çene öne ve yukarı doğru çekilir.

    - Kurtarıcı derin bir inspirasyondan sonra, ekspirasyon havasını, kurtarılacak olanın ağzından akciğerlerine doğru ensüfle eder. Bu sırada burun kapatılmalıdır.

    - Suni solunum genellikle dakikada 12 - 18 kere tekrarlanır.

    Yaralının kendi solunumu başladığı takdirde başı yan yatırılır ve dilinin üst solunum yollarını kapaması önlenir.

    Ağız - ağıza indirekt solunum:

    Bunun için iki taraflı bir hava - yolu veya kurtarıcının ekspirasyon havasını ensüfle edebileceği bir maske kullanılır. I Ağız - burun suni solunumu:

    Ağız yolunun kullanılmadığı durumlarda kurtarıcının ekspirasyon havasının, kurtarılacak olanını burnundan ensüfle etmesidir.

    Elle çalışır basit respiratörle suni solunum:

    Örnek olarak Ambu tipi bir respiratör gösterebiliriz. Bir maskesi, entübasyonlu vakalar için konektörü, non - rebrea - thing valvi ve bir balonu vardır. Maske hastanın ağız ve burnunu içine alacak şekilde uygulandıktan sonra., balonun ritmik şekilde sıkılması ile balondaki hava, yaralının akciğerlerine geçer. Daha yüksek yoğunlukta oksijen verilmesi zorunluluğunda Ambu respiratörüne oksijen katılması olanaklıdır.

    Entra - trakeal entübasyon:

    Oral veya nazal yoldan uygun ölçüde özel bir tüpün trakeaya yerleştirilmesidir. Uygulamanın gerçekleşebilmesi için farinks ve larinks refllekslerinin kaldırılması ve alt çene Adalelerinin gevşetilmesi gereklidir. Bunun için hastanelerde uygun koşullarda lokal veya genel anestezikler ve kürar kullanılabilir. Buna karşılık kişi komada ve adaleleri gevşekse hiçbir ilaç gerekmeden entübasyon entratrakeal yapılabilir.

    Bu entübasyonun faydası üst solunum yollarının açık tutulmasını, bu yollarda biriken sekresyonların aspirasyonunu sağlaması, kusmuk, kan vs. nin solunum yollarına geçmesini önlemesi, oksijenoterapinin kolaylaştırılması ve suni solunum cihazlarının uygulanmasına olanak vermesidir.

    Bu tüplerin 2 - 3 günden fazla tutulmaları sakıncalıdır. Süre uzaması halinde trakeotomi yapılmalıdır.

    Trakeotomi:

    Entra - trakeal entübayon süresinin uzamasında veya yetersizlerinde, uzun süreli komalarda, sekresyonların artması ve atılamamasında, sunisolunum uzamalarında trakeotomi önerilir.

    Başlıca avantajları solunum ölüm mesafesinde, solunum çalışma ve direncinde azalma sağlamasıdır.

    Buna karşılık kanama, kanül tıkanması, nemlenmenin azalması, mukoza ülserasyonları, trakea dilatasyonu, enfeksiyon, granüloma, fistül ve kapanmayı izleyerek stenoz gibi komplikasyonları vardır.

    TrakeobronÅŸiyal aspirasyon:

    Solunum yollarındaki sekresyonların aspire edilmesi için hava, oksijen veya elektrikle çalışır aspiratörler kullanılmaktadır. Hastane dışında kullanılmak üzere ayakla pompalanarak çalıştırılan aspiratörler de vardır.

    Trakeobronşiyal aspirasyon için solunum yollarına sokulacak katater steril, yumuşak ve ince olmalıdır. Sekresyonların viskositesi fazla ve aspirasyonları olanaksızsa aspirasyondan önce bu sekresyonlar çeşitli ilaçlarla yumuşatılabilir. Komplikasyon olarak mukoza travmaları, enfeksiyon, bronkospazm ve kalp aritmileri söz konusudur.

    Aspirasyonun yetersiz kaldığı solunum yolları tıkanmalarında bronkoskopi uygulanmalıdır.

    Otomatik Respiratörler:

    Bu amaçla kullanılan respiratörler özelliklerine göre başlıca iki gruba ayrılır.

    A - Volümetrik respiratörler - Örnek olarak Fngström ve Spiromat ı gösterebiliriz. Hiç solunumu olmayanlarda kontrollü solunumu sağlar. Buna karşılık yardımcı solunumda yaralının solunumuna adaptasyonunda zorluklar olabilir

    B - Manometrik Respiratörler - Örnek Bird ve Bennett'tir Oksijen ve hava ile çalışırlar. Yardımcı solunuma da kolayca uyarlar. Fakat özellikle şişmanlarda volümetrik respiratörler kadar etkili değildirler.

    KANAMA ÅžOKU

    Travmalarda çok görülen şok şekli kanamaya bağlı hipovolemik şekildir.

    Bu gün şokun tüm çeşitlerinde ortak noktanın yetersiz doku perfüzyonu ve genel hipoksisi olduğu kabul edilmektedir. Laktik asidoz bunun kaçınılmaz sonucudur. Diürez doku perfüzyonunun iyiliğini göstermekte olup hastanın durumunun değerlendirilmesinde kan basıncından daha önemlidir.

    Klinik görünüş:

    Genellikle şok arter kan basıncında düşme taşıkardi ekstremitelerde soğuma, solgun renk, soğuk ter, oligo - anüri ve genel kollapsla karakterizedir. Konfüzyon ve dalgınlık görülebilir. Solunum önce artar, sonra yüzeyel olur. Adale kuvveti azalmış, refleksler canlılıklarını kaybetmişlerdir.

    Laboratuar bulguları:

    Önce hiperglisemi, sonra hipoglisemi, oksijen tüketiminde azalma, kan organik asid yoğunluğunda (lastik, pirüvik, nitrik asidler), laktat / pirüvat oranında, üre ve kraatininde artma, hiperkaliemi, hiponatremi, PH da. düşme ve metabolik asidoz görülür. Daha sonra hiperkapni ile solunumsal asidoz görülür. Oksijen satürasyonu düşer, hemoglobin yoğunluğu azalır. Karaciğer fonksiyonları bakımından BSP klirensinde, plazma albümın, fibrinojen ve protrombin sentezinde düşme olur. Amino - asidlerin deaminasyonunda, üre sentezinde, glikojen birikiminde azalma vardır.

    Bazı önemli semptomlar:

    Hipovolemi:

    Kanama şokunun en karakteristik hemodinamik elemanıdır. Hipovolemi metabolik ve selüler reaksiyonları kolaylaştırır. Vena dönüşü ve dolayısı ile kalp output'u azalır. Bunun sonucu kapiler perfüzyon yetersizliğidir.

    Vazokonstriksiyon:

    Stres hipofize - medullo - sürrenal ve kortiko - sürrenal aracılığı ile vazomotor aktiviteyi uyarır. Periferik vazokonstriksiyon kompansasyon reaksiyonudur. Kalp ve beyin gibi hayati merkezler korunmalıdır. Buna karşılık splanknik bölgelerde vazodilatasyon vardır.

    Mikro - sirkülasyonun bozulması:

    Mikro - sirkülasyon şokun derecesinde ve gelişmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Kan akımına başlıca üç direnç vardır. Arteriol, pre - kapiler ve post - kapiler sfinkterler. Bunlar sempatik aktivite, lokal metabolitler, pH ve hipoksi ile etkilenirler. Aynı katekolamin yoğunluğunda pre - kapiler sfinkter kasılması, post - kapilerden daha fazladır. Metabolitler, asidoz ve hipoksi pre - kapilerlere, post - kapiler sfinkterlerden daha çok etki yaparak gevşetir. Şok gibi patolojik koşullarda eritrositler kümeleşerek kapiler geçişi tıkarlar.

    Arter kan basıncı

    Bu gün de önemini korumakla beraber, diğer semptomlarla beraber değerlendirilmektedir. Kan akımı, doku perfüzyonu ve doku oksijenlenmesi hakkında tek başına yeterli bilgi vermez.

    Santral venöz basınç:

    Kan volümünü kesin bir şekilde göstermemekle beraber kalbin dönen kanı alabilme ve atabilme yeteneğini gösterir. Bu da kaybedilen kanın yerine konulmasında emin bir yol göstericidir.

    Diürez:

    Şokun ağırlık derecesi hakkında bir fikir verir. Diürezin yeterli şekilde sürmesi vakanın iyi gittiğini gösterir.

    İdrarın dakikada 0.5 ml veya saatte 30 ml nin altına inmesinde oligüriden bahsedilir.

    Åžoklu hasta akciÄŸerleri:

    Congestion pulmonaire, kanamalar, atektaziler, ödem kapiler trombusler ve aktif yüzeyin azalması ile karakterizedir, Pulmoner tromboplastin sekresyonu artar, pulmoner heparin sekresyonu azalır. Histamin liberasyonu ile birleşen kininler liberasyonu bronko konstriksiyon, ödem ve hipertansiyondan mesuldür.

    Tedavi:

    Önce olanak varsa kanama durdurulmalı ve neden ortadan kaldırılmalıdır. Dışa olan görülür kanamalarda bu genellikle büyük zorluklar göstermezse de içe olan kanamalarda problemler vardır. Bu ikinci şekilde genellikle kabul edilen replasman tedavisi ile kanamanın kompansasyonuna çalışılması, bundan iyi sonuç alındığında per - operatuar reanimasyon tedbirleri altında cerrahi girişime geçilmesidir. Ancak uygulanan reanimasyon metotlarına ve şok tedavisine rağmen kanama kompanse edilemez ve hastanın durumu gittikçe ağırlaşırsa gene per - operatuar tedavi altında cerrahi girişime geçilmeli ve çok geç kalınmamalıdır.

    Replasman tedavisi - Bu gün genellikle kabul edilen kanama şokuna bağlı hipovoleminin kan ve likidlerle kempanse edilmesidir

    Sıvı olarak küçük moleküllü dekstran (Rheomacrodex) modifiye jelatinli sülüsyonlar (Haemaccel) we laktatlı Ringer ön planı işgal etmektedir.

    Dextran ve jelatinli sülüsyonlar ayrıca onkotik basınç sağlarlar. Laktatlı Ringer'de bu özellik yoktur. Fakat yüksek miktarda verilebilir ve kan viskositesini düşürdüğünden de mikrosirkülasyonu düzeltir. Ayrıca ihtiva ettiği laktat karaciğerde bikarbonata dönüştüğünden metabolik asiduza karşı gelir. Ancak bütün bu sıvılar kullanılırken hematokritin 30 un altına düşmemesine özen göstermelidir.

    Büyük kanamalarda kan gelinceye kadar dextran veya jelatinli sülüsyonlarla başlamak ve laktatlı Ringer'le devam etmek uygundur. Kan sağlanırsa kaybın yarısı kanla, diğer yarısı ise kısmen dextran veya jelatinli sülüsyonlarla ve laktatlı Ringer'le karşılanmalıdır.

    Vazopresörler - Kanama şoku tedavisinde önemlerini kaybettiklerinden burada ayrıca bahsedilmeyecektir.

    Kortikosterodiler - Periferik direnci azaltır ve kalp output'unu arttırırlar.

    KALB DURMASI

    Anoksiye neden olan tüm olaylar kalp ve dolaşımın da durmasına neden olurlar. Diğer önemli nedenler arasında vagus'un stimülasyonu, büyük kanamalar, emboliler, anüriler ve kalp yaralanmaları vardır.

    Tanım - Aşağıda yazılan önemli belirtiler kalbin durduğunu gösterir.

    - Kalp seslerinin kaybı

    - Büyük damarlarda nabzın alınamaması

    - Pupillaların genişlemesi

    - Solunumun durması

    - Siyanoz veya rengin solması

    - Şuurun kaybı (7 - 8 saniyede)

    - Arteryel kanamasının yokluğu

    - İlk saniyede elektroda değişiklikler ve sonra da elektrik aktivitesinin kaybı.

    Tedavi:

    Suni solunum ve kalp masajına dayanır (içten veya dıştan). Vaka arka üstü sert ve düz bir yere yatırılır. Olanak varsa Trendelenburg durumu verilir. İki el ayası birbirine transversal şekilde getirilir ve sternum orta kısmından dakikada. 50 - 60 kısa ve sert darbe uygulanarak dolaşım sağlanmaya çalışılır. Her 4 - 5 darbeden sonra bir enfüslasyon uygulanır

    Büyük toraks travmalarında hemotoraksta, pnömotoraksta kalp tamponadına vs. de dıştan kalp masajı yerini içten kalp masajına bırakmalıdır.

    Metabolik asidoza karşı sodyum bikarbonat (44.6 mEq 4.75 g=50 ml) İV olarak verilir. Gerekirse 10 dakikada bir tekrarlanır.

    Kalp kasılmalarını arttırmak için adrenalin (5 - l0 ml) glukoz solüsyonu içinde 0.5 - 1 mg direkt olarak kalp veya 1/10.000 solüsyonundan 10 ml (1 mg) iv olarak uygulanabilir.

    Hipotansiyona karşı nor - adrenalin kullanılır. 500 ml glükoz perfüzyonu içine 16 - 40 mg verilir. Bu amaçla Metaraminol (Aramine) kullanılabilir. 500 ml glükoz solüsyonu içine 15 - 100 mg. kullanılabilir.

    Kalsiyum tuzları kalp adalesinin duyarlık ve kasılmalarını çoğaltır. Glükonatlı solüsyonundan kalp içine veya iv olarak 10 - 15 ml yapılır.

    Ventrikül fibrilasyonu veya taşikardilerinde lidokain (xylocaine) uygulanır. Doz önce direkt iv 1 - 2 mgikg olup 20 dakikada bir tekrarlanabilir. Maksima doz 500 - 750 mg dur.

    Hipoksiye bağlı olarak serebral ödem gelişebileceğinden deksametazon kullanılmalıdır. Önce 8 mg ve sonra 6 saatte 4 mg. yapılır. 3 - 5 gün kadar devam edilebilir.

    TRAVMATİK KOMALAR

    Şuurun ve dış hayatla ilginin uzun sürede kaybı şeklinde tarif edebiliriz. Ağır şekillerinde vejetatif ve metabolik bozukluklar da vardır.

    Koma derecelerinin saptanmasında büyük önem vardır. Biz aşağıdaki bölümlemeyi uygulamaktayız.

    A - Somnolans - Hasta kendi haline bırakılırsa uyur. Fakat hafif bir uyarma ile uyanır, gözlerini açar ve basit soruları iyi bir şekilde cevaplandırır. Refleksleri normaldir.

    B - Torpör - Uyarma ancak çok şiddetli bir uyarma ile ve Kısa bir süre için elde edilebilse de, bu uyanma geçicidir. Tektük kelimeler söyleyebilir ve basit emirleri (gözlerinizi açınız, kapatınız gibi) yerine getirebilir.

    Yutma normaldir, fakat süratle yorulur. Sfinkter düzensiz bir şekilde kısmen kontroldedir, idrar retansiyonu sıktır.

    C - Koma - Dış hayatla İlginin ve uyandırılabilme olanağının kaybı ile karakterizedir. Vejetativ hayat iyi korunmuştur. Klinik belirtiler fonksiyonel ve reversibl olabilir. Ağrı ve uyarılara koordine olmayan hareketlerle cevap verir. Pupilla ve kornea refleksleri henüz kaybolmamıştır. Buna karşılık yutkunma ve sfinkter refleksleri total olarak kaybolmuştur. Babinski genellikle pozitiftir.

    D - Coma Carus - Santral sinir sisteminin çok ağır anatomik lezyonlara uğradığını gösterir. Genellikle bu lezyonlar artık irreversibldir. Pupilla refleksi de kaybolur. Uyarılara rijidite ile cevap verir. Bazen de genel arefleksi ile beraber adale gevşemesi olur.

    E - Coma Depasse - Total arefleksi vardır, bütün motris cevaplar abolidir. Vejetatif hayat fonksiyonları kesilir Önce solunum ve termo - regülasyon, sonra dolaşım bozulur. Refleksiz bilateral midriyaz vardır. Beyin fizyolojik olarak ölüdür. Hayatta suni solunum ve semptominimetikler vs ile kalırlar.

    Travmadan sonra bu koma şeklinin 24 - 48 saatten fazla sürmesi revesifebilite ümidini kaldırır.

    Solunum:

    Ciddi kranyo - serebral travma geçirenlerde solunum bozuklukları gelişir. Bu bozukluklar travmatik komanın ağırlık derecesi hakkında bir fikir verir. Deneyler solunum bozukluklarının kafa içi basıncı arttırdığını göstermektedir.

    Solunum ve hipoksinin düzeltilmesi için daha önce bahsettiğimiz solunum tedavisi metotları uygulanır.

    DiÄŸer Problemler:

    Kalp ve damar bozuklukları - Arteryel hipertansiyon ve bradikardi kafa - içi basınç artmasının klasik belirtileridir. Bradikardiyi taşikardinin izlemesi ağırlaşma işaretleridir.

    Hipotansiyon ve taşikardinin oluşması kollapsa götürür.

    Kranyo - serebral travmalarda şok, abdomen ve ekstremite travmalarına göre daha az görülür. Hipovolemik karakterde olmadığı durumlarda sempatomimetikler kullanılabilir.

    Kafa - içi hipertansiyon ve serebral ödem - En tehlikeli belirtilerdendir. Serebral ödem ve kafa - içi basıncın azaltılmasında osmatik maddelerden faydalanmak olanaklı ise de rebound tehlikesi vardır.

    Bugün en çok kullanılan Mannitol'dür. Yüksek dozda (500 - 600 ml) bir gün veya düşük dozda iki gün verilebilir.

    Kortikosteroidler de ödemi tedavisinde kullanılmaktadır. Vakanın ağırlık durumuna göre deksametazon gürıda 16 mg kadar ve 3 - 5 gün süre ile verilebilir. Yaralıda mide - barsak şikayetleri mevcutsa stres kanamalarını provoke edebileceği unutulmamalıdır.

    Su - elektrolit dengesi ve beslenme - Lezyonlar hipotalamo - hipofizer bölgede ise su metabolizması da bozulur. Elektrolitler ve kaybedilen su dikkatle ve günlük gereksinme oranında karşılanır. Tedavide glükozlu ve elektrolitli solüsyonlar kullanılır. İlk günlerde yalnız iv pervüzyonlar kullanılır, daha sonraları ağır komalarda nazogastrik sonda ile beslenmeye geçilir.

    Hipertermide soğutma metotlarından faydalanılır. Konvülsiyonlara ve rijiditeye karşı diazepam ve barbitürikler kullanılır. Eskarlardan korumak üzere anti - dekübitör yatak ve fizik tedaviden istifade edilir.

    Cerrahi bir girişim endikasyonu konulabilmesi için lokalizasyon belirtileri çok dikkatle araştırılmalıdır.

    Bu Konudaki Çalışmalarımız:

    1954 - 1960 yılları arasında kısa, süreli solunumsal reanimasyon çalışmalarımız olmuştur. Fakat bu sıralarda elimizde ne yeterince otomatik respiratörler, ne kompetan bir ekip ve nede yataklı bir servisimiz yoktu. Fakat 1960 yılından itibaren bu konudaki çalışmalarımız önce bir yatak ve bir respiratörle başlamış ve daha sonra H. Paşa Numune Hastanesinde 30 yataklı yeni bir pavyona kavuşturmuştur. 1971 yılından itibaren de Tıp Fakültesinde bu çalışmalar başlatılmıştır. Halen burada 10 hastaya aynı anda suni solunum uygulanabilme kapasitesi vardır.

    İlk uzun süreli otomatik respiratör uygulamamız 1960 yılında bir kranyo - serebral travma vakasında olup 3 hafta kadar sürmüştür.

    Kranyo - serebral travma vakalarımız (Tablo 1 , Tablo 2 , Tablo 3 , Tablo 4 , Tablo 5 ).

    (H. Paşa Numune Hastanesi Reanimasyon çalışmalarımız, 1966 - 19/2)

    PANEL SONU SORULAR CEVAPLAR VE AÇIKLAMALAR:

    Soru: Ağız - ağıza solunumda baş - boyun durumu, solunum sayısı kalp durması varsa masaj sayısı?

    Cevap: Ağız - ağıza suni solunumda travmatize kişinin başı arkaya doğru boyundan itibaren ekstansiyon duruma getirilir. Bu sırada servikal fraktür olmadığından emin olunmak gereklidir. Yapılacak ensüflasyon adedi genellikle 12 - 18 kadardır.

    Soru: Kalp durması da varsa masaj sayısı?

    Cevap: Dakikada 50 - 60 darbe uygundur.,

    Soru: Şokta ağrı dindiriciler

    Cevap: Şokta ağrının dondurulması önemli ve gereklidir. Ancak ilk anlarda morfin gibi kuvvetli bir analjezik yapıldığı takdirde henüz teşhis edilmemiş bazı önemli lezyonların gözden kaçması tehlikesi vardır. Bunun için önce novaljin gibi nisbeten klinik tabloyu örtmeyecek olan analiezikler kullanılabilir. Kesin teşhisten sonra morfin kullanılabilir. Ancak özellikle solunum depresyonuna karşı da tedbirli olmalıdır.

    Soru: Şokta kortizon uygulaması:

    Cevap: Hipovolemik şoklar da kortizon kullanılması uygundur. Çünkü vazokontriksiyona uğramış damarlarda direnci düşünerek dolaşımı iyileştirirler. Ancak hipovolemik şoktaki dozları, endotoksik ve anaflaktik şoklardaki kadar yüksek tutulmamalıdır.

    Soru: Şokta büyük moleküllü sıvıların yeri ?

    Cevap: Bu yönde iki tip sıvı kullanılmaktadır. Dextran 40 (Reomacrodex) ve modifiye jelatinli sıvı (Haemaccel). Kullanılma nedenleri plazma volümünü arttırarak hipovolemiyi düzeltmeleri, dolaşımı iyileştirmeleri, onkotik basınçlı olmaları vs. dir. Ayrıca dextrane perfüzyonu total kan viskositesini düşürür. Modifiye jelatinli solüsyonlar laktatlı ringer solüsyonlarının sürşarja varabilen aşırı dozlarını da azaltmış olmaktadır. Bazılarına göre dextran 1 litreden fazla verildiği takdirde antijenik etki gösterir. ve koagülasyon faktörlerini bozabilir. Buna karşılık massiv kanamalarda 1 - 5 litre verilmesine rağmen modifiye jelatinli solüsyonların bu sakıncayı göstermedikleri bildirilmektedir. Eliminasyonu da oldukça süratlidir. 24 saatte 60 - 70 si idrarla atılır.

    Soru: Flail Chest vakalarında cerrahi bir stabilizasyon mu yoksa suni solunum cihazları ile gerçekleştirilen 'Stabilisation pneumaque' mi kullanılmaktadır?.

    Cevap: Literatür bilgimiz ve şahsi klinik sonuçlarımız bizi 'Stabilisation pneumatique interne'ni tercihe götürmektedir. Bu metotla ve hiçbir cerrahi girişimde bulunamadan toraks dışı komplikasyonu olmayan 24 flail chest'ten 19'u tedavi ile şifa bulmuştur. Flail chest ve aynı zamanda politravmatize 23 vakada da bu metotla 11'i kurtarılmıştır.

    Ancak özellikle bunun kompetan bir ekip çalışması sonucu olduğunu, koşullar iyi olmadığı takdirde bu sonuçlara varılamayacağını söylemek isterim. Trakeotomili olan bu yaralılarda suni solunum süresi 3 hafta kadar sürmektedir.

    Referanslar

    1. Brun J.: Urgence respiratoires et Cardio - pulmonaires. Masson 1966

    2. Byran Clifford D.: Manuel of respiritory therapy, Mosby Comp. 1973

    3. Caccamo L., Kessler E.: Resuscitation. F. A. Davis Comp. 1968

    4. Favre R. Delacroix P.: Les.polytraumatises. Masson 1967

    5. Feldman Stanly. Ellis H.: Principles of resuscitation. Blackwell scientific pub. 1967

    6, Forscher B. K., Lillehei R. C.: Shocü in low and high Flow states. Excerpta Medica 1972.

    7. Gray R. (Sous le direction): Le poumon du cpoqué. Seminaire de 1'Association des Anesthesiologistes Française, Limoge 1971. Annales de 1'Aneshesiologie Françai se, Special 13, 1973

    8. Huguenard p. (Sous le direction): Soins d'urgence aux polytraumatises. Juurnees d'information post - universitair 1971: Annales de 1'Anesthesiologie Française, Special 2 1973.

    9. Keen G.: Chest injuries. John Wright 1975.

    10. Öner C.: Aespiratuar reanimasyon V. Guraba Hastanesi Mecmuası. 1: 88 1964.

    11. Öner C., 'Toptop E., Kaya Ş.: Uzun süreli suni teneffüsün Medikal şirjikel tatbikatı ve 81 vaka takdim. 19 uncu M.:. Tıp Kongresi, 521 1966.

    12. Öner C. Respiration in head injuries. Middle East Journal of Anaesthesivlogy. 1: 339 187.

    13. Öner C,, Tuncer İ.. Sanbay M.: Kranyo - serebral travmalarda reanimasyon ve 67 vaka takdimi. T. Tıp Akademisi Mecmuası 2: 22 1967

    14. Öner C.: Ağır travmalar ve reanimasyon T. Tabipler Birliği Yıllığı. 110 1968

    15. Öner C.: Hipovolemik şoklar ve hıpovolemi tedavisi. 20 nci Milli Türk Tıp Kongresi (Panel raporu) 1968.

    16. La respiration artificielle prolongee, a propos de 19 cas. Arohives de l'Union Medicel Balkanique. 7: 199 1969

    17. Öner C.: Kranyo - serebral travmalarda reanimasyon vakalarımız. Zeynep Kamil Tıp Bülteni 3: 100 1971

    18, Öner C. Les indications de la respiration artificielle prolongee (plus d'une semaine) et nos cas. Maroc Medicale. 367 1971

    19. Öner C. La respiration artificielle prolongee (85 cas). Excerpta Me diaca, International Congress series. 261, F, 7 B/71-75 1972

    20. Öner C.: The Intersive respiratory care unit. H. paşa H. Hospital. Middle East Journal of Anaesthesiology. 3. 6.60 % 1973

    21. Öner C., Bozbora A,, Gazioğlu K., Akdikmen G.: The Flail Chest. Middle East Journal of Aneesthesiology. 3, 8. 617 1973

    22. Öner C.: Kranya-serebral travmalarda semtomatik tedavi. 9 uncu Milli Pskiyatri, Nörolojik Bilimler Toplantısı 41 1973

    23. Öner C.: Traitement des volets thraciques par la stabilisation interne (30 cas). IV European Congress Series 1974

    24. Öner C.: Uzun süreli solunumsal reanimasyonda respiratör tedavisinin endikasyonları. T. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Cemiyeti Mecmuası 3. 1: 4 - 8 1975

    25. Öner C, Or F.: Anesteziyoloji ve Reanimasyon İst. Tıp F. Ders Kitapları seri No: 8 1975

    26. Öner C.: Akut Solunum sorunları Dahili ve cerrahi acil hastalıklar (Kitap, Yayınlayan Doç. Dr. Ünal Değerli), Yenilikler Basımevi 1976

    27. Petty, Thomas L.: Intensive and Rehabilitative respiratory Care. Lea - Febiger 1971.

    28. Reulen, H. J., Schürmann K.: Ztreoids and brain edema. Springer Verlag 1972

    29. Robert L. Mc Laurin (Editor): Head injuries, Grune 1976

    30. Stephenson Hugh E.: Cardiac Arrest and Reuscitation. Mosby Cemp. 1974

    31. Shapiro, Narrison, Ronald: Clinical application of Respiratory Care. Year Book Med. Pub. 1975

    32. Thal Alan D.: Shock. Year Book Med. Pub. 1971

    33. Weil M. Harry, Subin H.: Diognosis and Treatment of shock Williams Comp. 1967

    34. Young J. A., Croker D.: Principles and Practice of. Respiratory Therapy. Year Book Med. Pub. 1976