PANEL 3: KAZALARDA İLK YARDIM
<< | Ýçindekiler |
>>
KAZA YARALANMALARINDA HUKUKİ SORUNLAR
Prof. Dr. Adnan Üztürel
A.Ü. Tıp Fak. Adli Tıp Kürsüsü Profesörü
Travma sonucu meydana gelen yaralarda Adli Tıp ve Hukuksal bakımdan, hekimler için önemli problemleri bir veya birkaç makalede yorumlamak mümkün değildir.
Bu etüdde hekimler için, yaralanma sonucu husule gelen problemleri ve Adlî Tıp özelliklerini daha ziyade hukuksal konulara ağırlık vererek, özet şeklinde anlatmaya çalışacağım.
Travma ile ilgili olan genel hususları izah ettikten sonra şahıslara karşı istenen müessir fiiller hakkındaki Türk Ceza Kanununun, Adlî Tıp ve Hekimlik yönünden önemli hususları yorumlanacaktır.
Maddi, ruhsal ve manevi travmalar Türk Ceza Kanununun "Şahıslara karşı işlenen cürümler" faslına konmuş ve ceza müeyyideleri bildirilmiştir. Bu maddelerin önemlileri 448 - 457 - 459 uncu maddelerdir.
Adli Tıp anlamında travma sonucu husule gelen yaralar şirürji anlamındaki yaralardan farklıdır. Adli Tıp, kanun ruhuna sadık kalarak yarayı, müessir veya etken fiiller sonucu insan vücudunda husule gelen anatomik, fizyolojik ve ruhsal belirtiler olarak kabul etmektedir. Buna nazaran, örneğin, zehirlenme sonucu husule gelen, insan sağlığım bozan belirtiler, ruhsal uyarım sonucu görülebilen belirtiler yara konusu içinde mütalaa edilirler.
Maddi veya manevi travma sonucu husule gelen belirtilerin ağırlıklarına göre cezai müeyyidelerin tatbiki gerekmektedir. Ölümle neticelenen hallerde etken fiilin doğrudan doğruya ölümü oluşturması veya evvelce mevcut bir hastalığın veya sonradan husule gelen hastalığını etken fiil ile ilgisi nazarı itibare alınmıştır. Ölüm husulünde, kasıt ve kasıtsız etken fiilin icrası veya dikkatsizlik tedbirsizlik kanun ve nizamlara riayetsizlik gibi hususlar büyük önem taşır. Ölümle sonuçlanmayan insan vücudunda ruhsal ve bedensel belirtiler husule gelmiş ise, bunlar ağırlık derecesine, fizyolojik durumdaki değişikliklere, bazı halde yalnız anatomik ve estetik durumun bozulmasına, çok hafif olan fizyolojik ve anatomik durumda değişiklik yok denecek hallerde ise, şahsın şikayet edip etmemesine göre cezaî müeyyideler tatbik olunur. Bu cezaların ağırlaşmasına travmayı husule getiren alet ve vasıtanın cinsi, şekli, hukuki bakımdan önem derecesi de tesir eder. Kanunun silah kabul ettiği araçlarla müessir fiil yapılırsa ceza artar.
Bazı hastalıklarda, travma çok hafif ve önemsizdir. Fakat satışa karşı işlenmiş, kanunun çok ağır cezayı verdiği bir fiilin delili olabilir. Genital bölgedeki basit yırtık, sıyrık, gayri ahlaki fiil işlendiğini boyundaki ekimoz, erozyon bir boğmayı gösterebilir.
1 - TRAVMA SONUCU ÖLMİYENLERİN HUKUKSAL DURUMLARI:
Travma sonucu ölmeyenlerde genellikle T.C.K. 456 ve 459. maddeleri tatbik edilir. Travma sonucu yaralanmış kişilere verilecek raporlarda bu maddelerin göz önünde bulundurulmaları gerekir.
A - TÜRK CEZA KANUNU 456. MADDESİ:
Her kim katil kastıyla olmaksızın, bir kimseye cismen eza verir veya sıhhatini ihlale yahut akli melekelerinde teşevvüş husulüne sebep olursa, altı aydan bir seneye kadar hapsolunur.
Fiil, havastan veya azadan birinin devamlı zaafını yahut söz söylemekte devamlı müşkilatı veya çehrede sabit bir eseri yahut yirmi gün ve daha ziyade aklî veya bedenî hastalıklardan birini veya bu kadar müddet mutat iştigallerine devam edememesini mucip olmuş veya hayatını tehlikeye maruz kılmış veya gebe bir kadın aleyhine işlenip de vaktinden evvel çocuk doğurmasını intaç etmiş ıse ceza iki seneden beş seneye kadar hapistir. (Asliye).
Fiil, kat'i veya muhtemel surette iyileşmesi kabil olmayacak derecede akıl veya beden hastalıklarından birini yahut havastan veya el yahut ayaklarından birinin veya söylemek kudretini yahut çocuk yapmak kabiliyetinin ziyanı mucip olmuş veya azalan birinin tatilini yahut çehrenin daimi değişikliğini veya gebe kadına karşı ika olunup da çocuğun düşmesi intar eylemiş ise ceza beş seneden on seneye kadar ağır hapistir. (Ağır Ceza) 1.
Eğer fiil, hiçbir hastalığı veya mutat iştigallerden mahrumiyeti mucip olmamış yahut bu haller on günden ziyade uzamamış ise hakikat icrası mutazarrın şikayetine bağlı olmak şartıyla fail hakkında iki aydan altı aya kadar hapis veya 200 liradan 2 500 liraya kadar ağır para cezası hükmolunur (Sullı).
Bu fiil, 547'nci maddede yazılı vasıtalarla işlenirse takibat icrası şikayete bağlı değildir.
456'ıncı madde ölümle neticelenmeyen müessir fiillerin cezaî müeyyidelerini bildirmektedir. Bu maddeye nazaran aşağıdaki hususlar nazarı itibare alınmıştır.
1 - MÜESSİR FİİL GEÇİCİ BELİRTİ HUSULE GETİRMİŞ VEYA HİÇBİR HASTALIĞA SEBEP OLMAMIŞ İSE:
A - MUTAT İŞTİGAL:
4 üncü fıkrada tasrih edildiğine nazaran; Fiil bir hastalığa veya mutat olan iştigallerden mahrumiyeti mucip olmamış ise takibat şikayete bağlı olmak üzere cezai müstelzimdir. Müessir fiili müteakip verilen raporda; kanunen nazarı itibare alınan en hafif ceza unsuru müessir fiilin mevcudiyeti, şahısta herhangi bir hastalık husule getirmediğinin belirtilmesi halinde şikayete bağlı olmak üzere verilir (Fıkra 4). Eğer husule gelen hasar Şahsın 10 günden fazla mutat iştigaline mani olmuşsa şikayete bağlı değildir. Mevcut hasarın iyi olma müddetî ehemmiyeti haiz değildir. 1 ayda geçecek bir yara şahsın mutad iştigaline, işine yedi gün mani olmuşsa yukarıdaki fıkraya girer. Kanunda iş ve güce mani olma nazara alınmamış, mutat iştigale mani olma tedbiri kabul edilmiştir. Pratikte, mahkemelerce çobanlıkla ne kadar süre iş ve güce mani olunduğu sorulmaktadır. Mutat iştigal (iş ve güç) şeklinde cevap verilse yerinde olur kanısındayım.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde 1960 - 1975 yıllarında 12108 muayene ve otopsi yapılmıştır. Bunlardan 1177 muayene (% 9) mutat iştigal muayenelerini oluşturmaktadır. Anlamı pek iyi bilinmeyen bu konuda % 35 hatalı rapor verildiği gözlenmiştir.
Mutat iştigal, kişinin yaşamak için yapması gereken fizyolojik hareketlerin tümünü kapsar. Bu kapsam, yaşa, cinse, mesleğe v.b. koşullara göre değişebilir. Bu sebeple bir çocuğun mutat iştigale mani olma süresi tayini ile, önemli bir işte çalışan bir kişinin mutat iştigale mani olma süresi tespitinde birbirinden farklı kriterlere dar yanmak gerekebilir. Hekim3er tarafından verilen raporlardaki hatalarda, bu durum nazara alınmadığından yapılmaktadır.
Hastanede yatma süresi, her vakada mutat iştigale mani olma süresi kabul edilmez. Çünkü bazı hallerde yaralının. hastalık sebebiyle değil, sahibi tarafından hastaneden alınmadığı için yatırıldığı veya başka bir sebeple yatırma süresinin uzatıldığı görülmektedir. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Kürsüsünde, 1960 - 19T5 yıllarında yapılan 11 î7 mutat iştigal muayenesinden 7 sinde (% 0,6) yaralının hastanede yatması gerekenden daha uzun süre yatırıldığı tespit olunmuştur.
Mutat iştigale mani olma süresi tayininde hudut rakam yerine, huduttan bir az aralıklı adet kullanmalıdır. 10 gün yerine 7 gün mutat iştigale mani olur demek, bu konuda yapılacak itirazları önler. Çok defa hangi. gerçeğe dayanarak 10 ila 11 gün mutat iştigale mani olunduğunun tespit edildiği sorulur. Bu soruya cevap vermek ise kolay değildir. Mutat iştigal cezai müeyyideleri aşağıda gösterilmiştir: Tablo
.
İş ve güce mani olma müddetinin tayini bazı valilerce müşkülat arz eder.
İş ve güce mani olma müddeti 11 ve 11 günden fazla ise tatbikatı mecburidir (Fıkra 1.l. 11 - 19 gün mutat iştigale mani olma halinde 6 ay ila 1 yıl hapis cezası verilir.
Geçici hastalık husulü veya. iş güçten 20 gün veya. 20 günden daha fazla kalma halinde ise 456'ıncı maddenin ikinci fıkrasında "Fiîl 20 gün iş ve gücüne ve daha ziyade akli ve bedeni hastalıklardan birini veya bu kadar müddet mutat iştigale devam etmemeye sebep olmuş demektir. Şu halde gerek 20 gün işe mani olmak veya ruhsal ve organik bir hastalığın 20 gün devam edip iyileşmesi halinde bu madde tatbik edilecektir. Bu maddeye nazaran verilecek ceza iki seneden beş seneye kadar hapistir (Fıkra 2).
Mutat iştigale mani olma hali, 20 ve daha fazla gün ise cezai müeyyide çok değişmekte, 5 seneye kadar hapis cezası verilebilmektedir. Bu süreyi tayinde çok dikkatli olmalıdır.
Genellikle kemik kırıklarında, mesele, Humerus kırığı, basit kapalı kırıksa 30 gün, basit açık kırıksa 45 - 60 gün, parçalı kırıksa 60 gün Kafa kemiğindeki fissür, çatlaklar 25 gün; çöküntülü kafa kırıkları 25 - 45 gün, basit açık ve parçalı ulna veya radius kırıkları 25 gün; basit açık parmak falanksı kırığı 15 gün mutat iştigale engel olur.
B - HAYATİ TEHLİKE:
Fiil hastalık husule getirmiş veya getirmemiş olabilir. Eğer hayati tehlike tevlit etmişse şahsın iş gücüne mani olması veya. husule gelen hastalık 20 gün devam etmezse de cezai müstelzimdir (2 -a sene hapis). Yüzme bilmeyen bir şahıs suya atılırsa hayati tehlike mevcuttur. Tesadüfen ağır yaralı bir şahıs, bir hastane civarında yaralanmış, derhal hastaneye kandırılmış, kurtarılmış olabilir burada da hayati tehlike kabulü doğru olur. Baş, göğüs, kalp v.b. yaraları hayati tehlike tevlit edecek yaralar olarak kabul edilebilir (Fıkra. 2).
C - GEBELİK HALİNDE MÜESSİR FİİL:
456'ıncı madde 2. fıkrasında "Müessir fiil gebe bir kadın aleyhine işlenip de çocuğun vaktinden önce doğmasını intaç ederse 2 - 5 sene hapis verilir denmektedir. Burada kadının sağlık durumunda herhangi bir bozukluk düşünülmemiş yalnız çocuğun vaktinden evvel doğumu nazarı itibare alınmıştır. Hakikat halde vaktinden önce çocuğun doğumu annenin sıhhatini bozabileceği gibi çocuğunda yaşama kabiliyeti ve neşvünemesına tesir edebilir. Bu cezai müeyyide gebe kadını ve çocuğu koruma bakımından çok mühimdir (Fıkra 2):
456'ıncı maddenin. üçüncü fıkrasında ise gebe kadının, müessir fiil neticesi çocuğunu düşürmesi mütalaa edilmektedir. Suçun tahakkuku için müessir fiili yapan şahsın gebeliği bilmesi lazımdır. Çocuk düşürmede toplumun bir kişinin kaybı ve kadın. hayatının dana fazla tehlikeye düşeceği nazarı itibare alınarak cezai müeyyide ağırlaştırılmış, 5 - 10 sene hapis verilmiştir (Fıkra. 3).
2 - MÜESSİR FİİL DEVAMLI BELİRTİ MEYDANA GETİRMİŞ İSE
A - HAVAS VEYA AZADAN BİRİNİN DEVAMLI ZAAFI:
Havas, görme, işitme, duyma, tat alma duygularından birinin zaafıdır. İki göz birlikte görme uzvu olarak kabul edilir. Bir gözdeki görme kaybı derecesi nazarı itibare alınarak, bu hali görme uzvunun devamlı zaafı olarak kabul etmek lazımdır. İşitme için de aynı şekilde karar verilir. Kazadan birinin devamlı zaafı tayini oldukça güç bir meseledir. Bir veya birkaç hücre veya hücreler tarafından teşkil olunan vücudun herhangi bir kısmı uzuv veya, aza kabul edilebilir. Tırnak, bir parmak uzvudur. Uzuv zaafı çerçevesi dahilinde, vücudun herhangi bir yerinin fizyolojik ve anatomü bakımdan vücuttaki arızanın beden gücünü eksiltme nisbetinin nazarı itibare alınması doğru olur. Genellikle % 10 ila % 25 - 30 sakatlık, uzuv zaafı olarak kabul edilmektedir (Fıkra 2). Sakatlık tayini için, işçi sigortaları sakatlık baremi ve yabancı memleketlerin sakatlık baremlerinden yararlanılır.
B - AZADAN BİRİNİN TATİLİ:
Azadan birinin tatili, beden kudretinden eksilme nisbeti nazarı itibare alınarak yapılmalıdır. Uzvun tatilinden beden gücü, uzvun zaafına nazaran daha fazla eksilir. Buradaki hudut müşkülatla tayin edilir. Genellikle % 25 - 30 dan fazla sakatlık tatili uzuv kabul edilmektedir (Fıkra 3).
C - ÇEHREDE SABİT ESER VE ÇEHRENİN DAİMİ DEĞİŞİKLİĞİ:
Çehrede sabit eser tayininde, çok defa ihtilaflar olmaktadır. Yara neticesi yüzde bir nedbe kalabilir. Bu nedbe her zaman kanunda mevcut sabit eser mahiyetini haiz olmaz. Şahısın durumuna göre karar verilmesi doğru olur. Çiçek geçirmiş bir şahsın yüzünde nedbeler bulunabilir. Bu nedenler arasına., müessir fiil neticesi küçük bir nedbenin ilavesi halinde sabit eser kabul edilmez (Fıkra2). Burada esas olan güzelliğin bozulmasıdır.
Çehrenin daimi değişikliği halinde ise yüzde husule gelen arızanın devamlı bir anatomik değişikliğe sebep olması ve bu değişikliğin ilk nazarda göze çarpması lazımdır (Fıkra 3).
D - HAVAS VEYA EL YAHUT AYAKTAN BİRİNİN KAYBI:
456'ıncı maddenin üçüncü fıkrasına konmuştur. İki gözün bir den kör veya iki kulağın birden sağır olması bu fıkra şumulüne girer. Kanun bazı el veya ayaktan birinin kaybını beden gücünde husule getireceği kaybın ehemmiyetini nazarı itibare alarak 3 üncü fıkraya koymuştur.
E - SÖZ SÖYLEMEDE DEVAMLI MÜŞKÜLAT - SÖZ SÖYLEME KUDRETİNİN ZİYAI:
Söz söylemede devamlı müşkülat ikinci, söz söyleme kudretinin ziyai üçüncü fıkraya girmektedir. Söz söylemede devamlı müşkülat iddiası halinde muayene dikkatle yapılmalıdır. Temaruz olması daima mümkündür.
F - ÇOCUK YAPMA KABİLİYETİNİN ZİYAZ:
456'ucı madde üçüncü fıkrasında bulunmaktadır. Bu maddenin nüfus siyaseti bakımından ehemmiyeti büyüktür.
G - KATÎ VE MUHTEMEL ŞEKİLDE İYİLEŞMESİ KABİL OLACZAK ŞEKİLDE AKIL VE BEDEN HASTALIĞI HUSULÜ:
3 üncü fıkraya, girmektedir. Müessir fiil neticesi, akıl hastalığı olan sara, amnezi (unutma) veya beden hastalıklarından travma ile diyabet husule gelebilir. Bu hastalık husulü halinde 456'ncı madde 3 üncü fıkrası tatbik olunmaktadır (Tablo 1
).
B - TÜRK CEZA KANUNUN 459 MADDESİ
Bu madde, tedbirsizlik, dikkatsizlik, emir ve nizamlara riayet etmeme sonucunda, husule gelen ölümle neticelenmeyen, T.C·K. 456 maddesinde bildirilen belirtilerin oluşumunda, tatbik edilecek cezai müeyyideleri göstermektedir.
Bu maddeye göre:
I - T.C.K. 456 Maddesinin bir ve dördüncü fıkralarında meydana gelen müessir fiil hallerinde üç aya kadar hapis cezası verilir.
II - T.C.K, 456 Maddesi iki ve üçüncü fıkralarındaki belirtiler husule geldiği takdirde, üç aydan yirmi aya kadar hapis cezası verilir.
T.C.K. 459 Maddesi tatbikatında kusur oranı tespit edilir. Kusur oranına göre ceza 1/8 oranına kadar azaltılabilir.
Travma sonucunda, mensubu olduğum Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Kürsüsünce saptanan, başkalarınca verilen raporlardaki hata oranları tabloda gösterilmiştir.
Kürsümüze sor ulan, travma sonuçları husule gelen yaraların, hukuksal durumları üzerindeki soruların başında 1160 kişi (% 36) olarak çoğunlukla, mutad iştigal (iş ve güç) durumu gelmektedir. Bu hususta verilen raporların % 30 unun bize göre hatalı verilmiş bulduğumu belirtmek isterim. Diğer yara raporlarındaki hata oranı, % 8 ila % 28'dir.
II - TRAVMA SONUCU ÖLÜMLERDE HUKUKSAL DURUMLAR T.C.K. 448 MADDESİ
Kasıtlı adam öldürme halinde 24 - 30 sene hapis verileceğini bildiriyor.
Klinikte tespit edilen belirtilerin cinayet, intihar, kaza oluşumlarının ayırımında, büyük faydası olacağını hatırdan çıkarmamak, en küçük belirtileri müşahade kağıdına kaydetmek gereklidir. Dış ve iç belirtilerin şekilleri çizilirse çok daha iyi olur. Mümkün olduğu takdirde fotoğraf çekilerek dosyaya koymak çok faydalıdır. Klinik muayene çok dikkatli yapılmalıdır. 1975 yılında gözlediğim bir vakada; Alkol zehirlenmesi şüphesiyle otopsisi istenen bir kişinin, rubis bölgesi uzun kıllarla kaplı idi. Bu bölgeden karın boşluğuna giren bir kurşunla yaralanmış olduğu, giriş deliği ve elbiselerde kanama olmadığı, iç kanama ile ölümün meydana geldiği, vakanın bir cinayet olgusu bulunduğu tespit edilmiştir. Komada olan bu şahısta ateşli silah yarası görülmemiş, tedavi için yatırıldığı hastanede yara tespit edilmemiş, alkol zehirlenme tedavisi yapılmıştır.
177 (% 18,69) cinayet olgusu tespit edilen, 1080 otopside, her hangi bir hastane de, bir süre yatırıldıktan sonra ölen 68 vakadır. 68 vakanın hastane gözlem kağıtlarından 28 inde yeterli bilgi alınamadı. 1060 otopsiden % 10 unda, klinikten tespit olunan belirtilerle, intihar, cinayet, kaza ayırımının yapma imkanı sağlandı. 1946 - 1970 yılları arasında yapılan bu 1.060 otopsiden, 548 (% 51) vakada travma belirtisi tespit olundu. Bu vakalardan yani 548 vakanın 38 kişinin (% 7) travmadan başka sebeple öldüğü tespit edildi.
T.C.K. 449 - 450 İNCİ MADDELERİNDE: Adam öldürmenin bazı koşullarda cezasının ağırlaşacağını idama kadar ceza verilebileceği kaydedilmiştir.
Türk Ceza. Kanunun 451 ve 552 inci maddelerinde ölümle neticelenen fiillerde hafifletici sebepler nazarı itibare alınmaktadır.
451 inci MADDE: "Ölüm failin fiilinden evvel mevcut olup ta failce bilinmeyen ahvalin birleşmesi" halinde ceza hafiflemektedir. Failce bilinmeyen ahval maktulde mevcut kan, kalp, damar hastalıkları, diyabet (şeker hastalığı) v.u. olabilir. Hemofilide yaralanma husule gelirse çok fazla kanama husule gelir, şahıs ölebilir. Keza şeker hastalığında yaralar ağır ihtilatlara sebep olarak ölümü tevlit edebilir.
451 inci maddenin ikinci bendi "Failin idaresinden hariç ve gayrimelhuz esbanın iznizamı yüzünden ölüm vukua gelmişsen cezayı hafifletmektedir. Bu bende nazaran öldürücü olmayan müessir fiilden sonra beklenilmeyen sebep, bakımsızlık ihtilat husülü neticesi ölüm vuku kastedilmektedir. Yara iltihapları, tetazloz alınır, septisemi husulü ile ölüm olabilir. Tedavisi mümkün yaralar kasten tedavi ettirilmez veya yara büyütülür. Bütün bu haller ölümü tevlit eden fillerden sonra husule gelen fazlin iradesinden hariç ve gayrimelhuz eshap olarak kabul edilir.
452 NCİ MADDE,: Katil olmadan icra edilen fiillerden sonra ölüm husule geldiği hallerde aynen 451 inci maddedeki hususlar mevcudi yeti hafifletici sebepler olarak kabul edilmektedir.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adlî Tıp Kürsüsünde 1946-1970 yılları arasında yapılan 1060 otopsiden 110 tanesinde, T.C.K. 451 veya 452 ye giren bir durum olduğu, otopsiden önce iddia edilmiş, bu olgulardan ancak, onbir adedinde yapılan iddianın mümkün olabileceği tespit edilmiştir. Bu 11 adetlik vaka bütün vakaların % 1 idi.
T.C.K. 454 MADDESİNDE, bir kürseyi intihara teşvik ile ölümüne sebep olan kişiye 3 ila 10 yıl hapis cezası verilebilmekte olduğu kaydedilmiştir.
İlk bakışta kaza, gibi görünen bu vakaların intihar olduğunu tespit ettiğim olgular bulunmaktadır.
455 İNCİ MADDE: "Tedbirsizlik veya dikkatsizlik veya meslek ve sanatta acemilik veya nizama ve emir, talimata riayetsizlik ile bir kimsenin ölümüne sebebiyet" veren şahıslar nazarı itibare alınmıştır. Cezai Müeyyidesi 2 - 5 sene hapistir.
455 ince madde, her türlü meslek sahiplerine emirlere, nizamlara talimata riayet etmeyenleri ilgilendirmektedir Bu maddenin tatbiki için ölümü yalnız kanunda mevcut hususlar tesiri ile vukuu lazımdır. Tedbir ve dikkat mevcut imkanlara göre kıyaslanmalıdır. Bazı vakalarda tedbir daha ideal bir şekilde olabilirse de vakaların şartları bu imkanı vermeyebilir.
Önemli bir husus, bu madde tatbikatlarda kusur oranı tespit zaruretidir. Yapılan kusura göre ceza 1/8 oranına karlar indirilebilir. Yukarıda yapıldığını bildirdiğim, 1060 otopsiden, 160 (% 15,07) vakanın T.C. Kanununun 455 inci Maddesi şumulüne gireceği kanaatine varıldı. Bunlar 97 (% 61,25) Trafik kazası, 19 iş kazası (% 11. 87), 7 tren kazası (% 4,37) 11 uçak kazası (% 6,89), 25 diğer kazalar (% 15,62) idi.
Türk Ceza Kanununun 455 inci Maddesi şumulüne giren 160 vakanın 45'i Hastanede bir süre yattıktan sonra ölmüşlerdi. Diğerleri vaka yerinde ölmüşlerdi. Hastanede yatan 45 vakadan 5 inde hekim hatasının, ölümde rolü olduğu kanaatine varılmıştır.
Bir trafik kazası vakasında, kol kırığı teşhisi konan bir kadın, 20 gün bir Hastanede yatmış ve ölmüştü. Otopside dalak yırtılması nedeniyle karın içi kanama saptandı.
III - TAZMİNAT DAVALARI:
Genellikle, travmaya uğrayan kişiler ceza davasını müteakip tazminat davası açmaktadırlar. Bu davalarda en önemli husus sakatlık halinin meydana gelmesi ve sakatlığın beden gücünden ne oranda kaybettiğidir. Sal:atlık tayininde işçiler için hazırlanmış olan sakatlık baremi ve diğer yabancı memleketlere ait baremlerden istifade edilir.