XV. MİLLİ TÜRK ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ KONGRE KİTABI

    ABSTRAKTLAR, BÖLÜM 6: OMUZ VE HUMERUS SORUNLARI

    << | Ýçindekiler | >>

    AMBRI SENDROMUNDA KLİNİK DEĞERLENDİRME


    Osman GÜVEN
    Marmara Üniversitesi Tıp Fak. Ortopedi ve Travmatoloji ABD.

    Murat BEZER
    Marmara Üniversitesi Tıp Fak. Ortopedi ve Travmatoloji ABD.

    Cengiz ÇABUKOĞLU
    Marmara Üniversitesi Tıp Fak. Ortopedi ve Travmatoloji ABD.

    1988 - 1996 yılları arasında kliniğimize multidireksiyonel instabilite (AMBRI) tanısı ile başvuran 13 hasta gözden geçirildi. Hastaların yaşları 17-42 arasında değişmekte idi.

    Hastalardan 13'ü konservatif tedavi ile iyileşmişti. Konservatif tedaviye cevap vermeyen 6 hastaya ise cerrahi tedavi uygulandı.

    AMBRI tanısı konulan tüm hastalara önce rehabilitasyon programı uygulandı. Bu program fakültemiz Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı tarafından geliştirildi.

    Konservatif tedaviye cevap vermeyen 6. hastaya Neer ve Foster tarafından tanımlanan kapsüler kaydırma ameliyatı uygulandı.

    Bu hastalara ameliyat sonrası Rehabilitasyon uygulandı. Hastalara ortalama 2 ay izlendi. Hastalar ameliyat öncesi ve sonrası dönemde Constant omuz skorlaması ile tedavi edildi ve konservatif grupla karşılaştırıldı.

    Ameliyat edilen hastaların ameliyat öncesi Constanat skorları 62-75 (ort. 69) ameliyat sonrası ise 73-100 (ort.88) idi. Sonuç olarak hastaların bu tedaviden yararlandığı düşünüldü.

    GiriÅŸ

    Omuz eklemi tüm eklemler içerisinde en fazla hareket yeteneğine sahip olan.eklemdir. Kemik yapıların eklem stabilitesini sağlamada paylarına düşen görev minimal düzeydedir. Eklem stabilitesi eklemi çevreleyen yumuşak dokular tarafından sağlanmaktadır. Yumuşak dokuların stabiliteye katkısı hem ligament ve tendonların statik hem de kas kontraksiyonları ile doğan dinamik açıdan olur.

    Multidireksiyonel instabilitenin patolojisinde önden arkaya uzanan geniş bir poş olması ve bu poşun atravmatik bir şekilde gelişmesidir. Bankart lezyonu ile birlikte multidireksiyonel instabilitenin de olması mümkündür. Her ne kadar omuzda muhtelif resesler olsa da multidireksiyonel laksitenin potogenezinde tekrarlayan bir biçimde travma olması yatar. Omuzun stabilitesinin sağlanmasında kapsül ile birlikte yoğunlaşmış bir takım ligamentler rol alır, önde bu ligamentler superior glenohumeral ligament (SGHL), orta glenohumeral ligament (MGHL) ve inferior glenohumeral ligament kompleks (IGHLC) varken arkada ise IGHLC'nin posterior bundle'ı görev yapar. Bu ligamentler ilgili yönlerde humerus başının glenoid üzernde translasyonunu önler. Omuz stabilitesinde önemli noktalardan bir tanesi de rotator aralıktır. Rotator aralık subskapularisin üst sınırı ile supraspinatus arasında kalan bölgeye verilen isimdir. Rotator aralık'ın omuz addüksiyonunda iken inferior stabiliteye katkısı olduğu gösterilmiştir. Bunun dışında glenohumeral eklem sıvısı, labrum yapısı, rotator kaf tendonları ve sekonder kas grupları eklem stabilitesine katkıda bulunur.

    Gereç ve Yöntem

    1988 - 1996 yılları arasında kliniğimize multidireksiyonel instabilite (AMBRI) tanısı ile başvuran 19 hasta gözden geçirildi. Hastaların yaşları 17-42 (ort. 27) arasıda değişmekte idi.

    Hastalardan 13'ü konservatif tedavi ile iyileşti. Konservatif tedaviye cevap vermeye 6 hastaya ise cerrahi tedavi uygulandı.

    Kliniğimizde AMBRI tanısı konulan tüm hastalara önce, Fiziksel Tedavi ve Rehabilitasyon kliniğince geliştirilen rehabilitasyon programı uygulandı.

    Konservatif tedaviye cevap vermeyen 6 hastaya Neer ve Foster'in tanımladığı anterior yaklaşımla uygulanan kapsüler kaydırma ameliyatı uygulandı Tüm hastalara ameliyat sonrası dönemde 3 hafta immobilizasyonu takiben rehabilitasyon programı uygulandı.

    Hastalar ortalama 22 ay izlendi. Hastalar ameliyat öncesi ve sonrası dönemde modifiye edilmiş, yenileştirilmiş Constant skorlama sistemine göre değerlendirildi.

    Ameliyat öncesi Constant skorlama sistemi 62-75 (ort. 69), ameliyat sonrası skorları ise 73-100 (ort. 88) olarak tespit edildi.

    Sonuç olarak kapsüler kaydırma ameliyatının sonuçları başarılı bulundu.

    Tartışma

    Yön ve derecesine göre 3 farklı multidireksiyonel instabilite tanımlanabilir. Tip I'de global instabilite vardır ve her üç yöne de dislokasyon vardır. Tip II'de anterior ve posterior dislokasyona ek olarak hafif posteroinferior subluksasyon vardır. Posteior ve inferior dislokasyon ile hafif anteroinferior laksite olan olgular ise Tip III'ü oluşturur. Warre'in son zamanlarda tarif ettiği IV. Daha ender görülen tipte ise hastalarda inferior translasyon olmadan, dislokasyon sınırına kadar anormal anterior ve posterior translasyon vardır.

    Hastalar omuzlarında gevşeklik hisseder ve başüstü kontakt sporlarda belirtilen artış gösterir. Ağrı çok sık görülmez ancak akut olaylarda veya başüstü ağırlık taşındığı zaman görülebilir. Bazen tutulan tarafta parestezi görülebilir. Bu tür hastaların şikayetleri genellikle bilateraldir.

    Fizik muayene hem ayakta hem de yatarak gerçekleştirilir. Her yöne çekmece testleri yapılır ve 1 + ila 3+ orasında derecelendirilir. Sulkus sign'ın varlığı multidireksiyonel instabilite tanısında önemli bir yer tutar. Multidireksiyonel instabilite tanısı koyabilmek için mutlaka inferior instabilitenin de olması gereklidir. Apprehension testleri hastada korku uyandırıp refleks kas kontraksiyonu oluşturmaya dayalı testlerdir. Diğer eklemlerde ligamentöz laksite olup olmadığına bakmak gereklidir.

    Multidireksiyonal instabilitenin konservatif tedavi ve rehabilitasyonunda amaç stabiliteyi sağlayan sekonder mekanizmaları güçlendirmektir? Eğer cerrahi planlandıysa cerrah mutlaka doğru patolojiyi tanımlamalı ve ona göre yapmalıdır. Unidirectional anterior instabiliteler için standart girişimler eğer multidirectional instabilite varsa mutlaka başarısız olacaktır ve hatta şikayetleri arttıracaktır.

    Normal amaç, maksimum fonksiyonu sağlarken normal kapsüler anatomiyi yerleştirmektedir.

    Klinik çalışmalarımız sonucu bulgularımızın literatürle uyumlu olduğunu gördük. 19 Hastamızın 13'ü (%68) konservatif olarak, rehabilitasyonla iyileşmiştir. 6 Hasta (%22) cerrahi gerektirmiştir. Yapılan kapsüler kaydırma ameliyatı sonucu tüm hastalarda instabilite bulguları ortadan kalkmıştır.